Hesandin Yaylası için alınan ÇED belgesi nasıl güncellendi?

DİYARBAKIR – Diyarbakır’ın Kulp ilçesindeki Hesandin Yaylası’nda 10 Ağustos’ta kitlesel bir etkinlik yapıldı. Diyarbakır’daki sivil toplum örgütlerinin de katıldığı etkinlikte, Hesandin Yaylası’nda maden arama çalışmaları protesto edildi.
Diyarbakır Barosu’nun da destek verdiği eyleme Baro Başkanı Nahit Eren de katılmıştı.
Ancak Diyarbakır Barosu etkinliğe katılmakla yetinmedi, Hesandin Yaylası’nı korumaya çalışan Kulp’lu köylülere Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üzerinden hukuki destek de veriyor.
Hesandin Yaylası’nda maden arayan şirketin aldığı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun 2008 yılında alındığını ortaya çıkaran da Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu ile TMMOB Diyarbakır Şubesi oldu.
Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu’ndan avukat Ahmet İnan ile 2008’de alınan ve bulunması dedektiflik gerektiren ÇED raporunu konuştuk. Ancak daha önce Hesandin Yaylası hakkında bilgiler aldık.

MADEN OCAĞINA KARŞI KARARLI MÜCADELE

Avukat Ahmet İnan, Hesandin Yaylası’ndan Kulp’un 7 köyünün yararlandığını söyledi. Yaylaya konut yapılmıyor, köylüler bu konuda mutabık ancak belli dönemlerde burada çadır kurulabiliyor.
“Yayla kıraç bir alan ve tarıma elverişli değil” diyen İnan, “Burada arıcılık ve hayvancılık yapılıyor. Bölgenin su ihtiyacını karşılayan su kaynakları var. Bu civardaki köylülerin ortak mera alanıdır Hesandin” diyor.
Burada inşa edilecek maden ocağı, Hesandin Yaylası’nı ortak mera alanından çıkaracak, suyu ve toprağı kirletecek, köylülerin geçim kaynağı olan hayvancılık ve arıcılığı bitirecek. Köylüler bu yüzden maden ocağına karşı çıkıyorlar. Köylülerin bu konudaki duyarlılığından söz eden İnan, “Geçmiş deneyimleri var çünkü. Kulp’un içinden geçen çayda HES yapıldığında kandırılmışlar. Kulp şimdi ciddi su sıkıntısı çekiyor ve artık bu çayda balık tutamıyor” diyerek, Kulp’un HES ile başlayan sorunlarına da değindi.
İnan, “Maden ocağına karşı köylülerin tuttuğu avukatlar var ve iyi çalışıyorlar. Ancak köylüler de kamuoyu oluşturmak için ellerinden geleni yapıyorlar. 10 Ağustos’taki eylem öncesi Diyarbakır’daki bütün kurumları gezdiler ve Hesandin ile ilgili bilgileri paylaştılar. Biraz da bu nedenle Hesandin Yaylası’ndaki eyleme bin kişiden fazla insan katıldı” diyerek köylülerin maden ocağına karşı direnişindeki kararlılığını anlattı.

HALKIN TEPKİSİ BİRÇOK ŞİRKETİ GERİ GÖNDERDİ

Maden şirketi elinde bir ÇED raporu olduğunu ileri sürerek yaylada araştırma yapıyor. Ahmet İnan, köylülerin başvurusundan sonra olası hukuki bir süreç başlatmak için ÇED raporunun peşine düştüklerini şöyle anlattı: “Olayı hukuki olarak incelemek istedik. Fakat inanılmaz zorlandık. Şimdi Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’nın e-ÇED duyuru sitesi var, tüm projeler buradan duyurulmak zorunda. Oradaki projeleri incelediğimizde 6-7 tane ayrı proje çıktı. Ayrı şirketler, farklı projeler. İyice kafamız karıştı. Sonra halkla konuştuk, hangisi olabilir, diye. Dediler ki, ‘Burada 15-16 senedir şirketler gelir, maden arama girişiminde bulunur. Biz bırakmayınca gidiyorlar.’ Madene karşı mücadeleleri bugün başlamadı yani. Böylece e-ÇED duyurusundaki meseleyi biraz anladık. Gelmişler, projeyi başlatmışlar fakat halkın tepkisi üzerine geri çekmişler. Ama şimdi hangi şirket projeyi başlatmak istiyor?”
Sormaya hazırlandığımız soruyu İnan soruyor. Birçok şirket halkın tepkisi nedeniyle Hesandin’de çalışmaya başlamadan gitmiş ama şimdiki şirket maden projesini hayata geçirmek için kararlı görünüyor.
Şirket, Kulp Madencilik ve Dış Ticaret AŞ’ymiş. İnan, şirket sahibinin de Kulplu olduğunu belirterek, köylülerin onu vazgeçirmeye çalıştığına da değiniyor.

KÖYLÜLERE ‘TAŞKINLIK ÇIKARMAYIN’ UYARISI

Kulp Madencilik ÇED belgesini 2008 yılında almış. Bu bilgiye de rastlantıyla ulaşılıyor.
İnan, “Basına ilk kez söylüyorum” diyerek birkaç gün önce gerçekleşen bir olayı anlatıyor: “Üç dört gün önce şirket sahibi, Kaymakam ve Alay Komutanı köylüleri çağırıp konuşuyorlar. Şirket sahibi, ‘Taşkınlık yapmayın, biz alana gireceğiz ve çalışmaya başlayacağız’ diyor. Biz muhtarlara ve köylülere, ÇED olmadan alana giremezler, demiştik. Ruhsat yeni alınmış, ruhsat tarihinden sonra düzenlenmiş bir ÇED yok. Bu yüzden şu an giremezler, rahat olun, demiştik. Bunu bilen bir muhtar, şirket sahibine, ‘Senin ÇED’in yok, sen nasıl gireceksin’ diyor. İşte o zaman şirket sahibi 2008 tarihli bir ÇED belgesinin olduğunu söylüyor. Muhtarın verdiği bilgi üzerine meseleyi anladık ve araştırmamızı buna göre yaptık. 2008 tarihli belgeye TMMOB’la beraber ulaştık.”
Yanına Kaymakamı ve Alay Komutanını alarak köylülere aba altından sopa gösteren şirket sahibi, muhtemelen hiç farkında olmadan bir usulsüzlüğün ortaya çıkmasına neden oldu.

Avukat Ahmet İnan


‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ’

2008’de alınan ÇED ile maden aramak yasaya uygun değil. Ancak şirket, Valiliğe bağlı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden maden arama izni almış. İnan, bunun usulsüz olduğuna dikkat çekiyor ve şunları söylüyor: “ÇED yönetmeliği gereği, 5 sene içinde yatırım faaliyetine başlanmadığında, artık o ÇED geçerliliğini yitirmektedir. 2008 yılındaki ÇED raporuyla, 2024 yılında maden faaliyeti yürütmek, doğaya ve yaşama dönük açık bir hak ihlalidir. Çünkü 2008 yılındaki iklim parametreleri, sıcaklık değerleri, su varlığı, yağış hacmi, toprak yapısı, heyelan riski ve birçok kritik faktör, 2024 yılının son çeyreğine girerken tamamen değişmiştir. 16 sene önce alınmış, güncelliğini ve uygulanırlığını tamamen yitirmiş bu ÇED belgesinin günümüzde uygulanmasına cevaz veren ilgili kamu yetkilileri hakkında ”görevi ihmal/görevi kötüye kullanma” suçlarından ötürü, suç duyurusunda bulunacağımızı da şimdiden duyuruyoruz.”

SORUN ‘KENT UZLAŞISI’ İLE ÇÖZÜLEBİLİR

Köylülerin ekonomik olarak Hesandin Yaylası’na ihtiyacı var ancak İnan, köylülerin yayla ile sosyokültürel bir bağ kurduğunu da ifade ediyor. Hal böyle olunca köylüler, maden ocağına karşı sonuna kadar direneceklerinin mesajını veriyorlar.
Soruna hukuki açıdan yaklaşan avukat Ahmet İnan, ÇED belgesini güncel hale getiren Diyarbakır Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne de sesleniyor: “Bu ÇED belgesini güncel hale getirmeye vicdanları nasıl izin verdi? Temiz hava, temiz su, temiz toprak onlara ve çocuklarına da lazım. Hastalıklar arttı, iklim krizi kapıda ve Diyarbakır’da yaz aylarında düzenli su kesintileri oluyor. Bunların farkında değiller mi? Bu kadar sorumsuz bir tutum nasıl olabilir? Bu işlemi nasıl yapmışlar, bütün belgeleri istedik, inceleyeceğiz. Buradan başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ve Diyarbakır Valiliği’ne olmak üzere ülkemizin kamunun yararını ve hukuk devleti ilkesini gözeten tüm kurumlara, yetkililere açık çağrı yapıyoruz, gelin yaşamı ve doğal dengeyi yok edecek, bu hukuk gafletinden dönün. Belediye, Valilik, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ve diğer kurumlar Hesandin Yaylası için bir araya gelerek sorunu kent uzlaşısı şeklinde çözebilirler.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir